Kamp Fikri Nereden Çıktı

İlk kamp yapma fikri neden oluştu? O anda ne düşündüm? -Hiç bilmiyorum. Sanırım motosikletli yaşama geçmemin büyük etkisi var bu konuda. Motosiklet, keşfetme duygunuzu sürekli taciz eden bir araç olduğu için; konfor alanından ayrılmak, hiç bilmediğim yerlere gitmek ve gittiğin bölgeyi daha iyi tanımak için orada kalma fikri sanırım bu kamp serüvenini başlattı.

İlk kamp deneyimi için çok da fazla bir bilgim yoktu; çok da fazla araştırma yapmadım açıkçası. Doğada kalınacaksa bu işin maliyetli olmaması gerektiği yönünde bazı gereksiz ön yargılarım vardı ve önü arkası olmayan şu cümlelerle hareket ettim;

  • Antalya’da kamp yapacağım ne kadar üşüyebilirim ki?
  • Evde alüminyum tencere var işte onunla yemek yaparım, tavası da var…
  • E işte 7 kişilik çadır, ferah ferah yatarım; o kadar para vermeye gerek var mı?
  • 1 kilo et, yarım kilo soğan, yarım kilo domates, biber falan yeter işte 1 gecelik kamp için.

Nitekim de kamp hayatına böyle başladım. Uzun yıllar da sadece yemek konusunda bir değişim göstererek yine de aynı ekipmanlarla kamp yaptım. Hemen hemen herkes gibi benim de kafamda kamp=mangal mottosu vardı ve ilk gittiğim kampa götürdüğüm yiyecekleri, eve döndüğümde 1 hafta daha yedim.

İlk Kamp Ekipmanlarım

Çadır

İlk çadırım Migros’ta satılan Proforce’un 7 kişilik modeliydi ve yaklaşık 5 sene bu çadırı kullandım. Zaman zaman hala da kullanıyorum. 320x240x180 ebatlarıyla içerisinde ayakta durabiliyorsunuz, 3 cephede sineklikli büyük pencereleri ve yine sineklikli çok büyük bir kapısı var. Tek tente olması, hacim olarak çok büyük olması kış şartlarında sizi zorlasa da Antalya’da yaz sıcaklarında deniz kenarı kampları için sanırım hala tercih edeceğim bir çadır. Şimdiye kadar herhangi bir kırılma yırtılma olmadı, olsaydı gidip aynısından alır mıydım?

-Buna henüz cevap veremem.

Herhangi bir bilgiye ulaşamasam da sanırım 5 kilonun üzerinde bir ağırlığa sahip. Ayrıca katlanmış hali de oldukça büyük olduğu için motorumun herhangi bir çantasına sığmıyor. Gerçi ilk ekipmanlarımın hangisi sığıyordu ki? Tüm ekipmanları top case’in üzerine bağlıyordum.

Uyku tulumu

Açıkçası uyku tulumlarını nereden aldım hatırlamıyorum. Proforce markasına ait olduğuna göre onu da Migros’tan alma ihtimalim yüksek. Uyku tulumu demeye çok dilim varmıyor aslında. 180×75 ölçülerinde ince elyaf dolgu malzemelerinden oluşan, pikeden hallice bi’ şey işte… Antalya’da yaz aylarında dahi yüksek irtifalarda normal bir kıyafetle içinde uyuma şansınız yok ne yazık ki. Ama yine yaz aylarında, deniz kenarı kamplarında kullanabileceğiniz, fermuarları tam açılınca tam açılır bir örtüye dönen sevimli bir üründü.

Ekim ayında 2000 metrede orman kampında da bu ürünü kullandık. Ben biraz daha soğuğu seven ve soğuğa dayanıklı biri olduğum için nispeten daha rahat uyudum ama Necmiye; sıcak su torbaları ve şişeleri, tulum içine kat kat kıyafetler, yalıtım için yine altına kat kat kıyafetler ile sabahı zor etmişti.

Mat

Bildiğiniz standart decathlon marka matlar kullandım yıllarca. Hatta bir tanesi kamp matı bir tanesi de varlığı yokluğu bir, pembe bir yoga matıydı? Sonra ikinci matı mı aldım sanırım öyle bi’ şey. Çok da söylenecek bi’ şey yok standart matlar üzerine.

Ocak Seti

En son Mayıs 2020 tarihinde yaptığım kampa kadar hayatımda hiçbir zaman bir ocak seti kullanmadım. Ne bir gaz ocağı, ne benzin ocağı, ne de ateş yuvası gibi aletlere hiç gerek duymadım. Zaten genellikle yüksek irtifalarda kamp yaptığım için ateşliğin bir bölümünü de yemek ve su ısıtma için yapılandırıyorduk.

Çok küçük; üzerine sadece bir tencere sığacak kadar, ayakları katlanır, ince bir telim vardı ve tüm işlerimi bu görüyordu. Bu sene benzin ocağına geçtim, sebebini yeni kamp ekipmanları bölümünde anlatırım.

Yemek Seti

Yazının başında da söylediğim gibi, hiç araştırmadan giriştiğim kamp yaşamında ayrı bir yemek seti de alma lüzumu görmemiştim. Hemen hemen hepimizin evinde büyüklerimizden kalma alüminyum küçük bir tencere ve tava vardır. Ben de bu ikisiyle gidiyordum kamplara… Suyu tencerede ısıtıp hemen termosuma alıyordum. Bu sıcak suyla hem bulaşık yıkayabiliyor hem de kahve yapabiliyordum. Çok da dert değildi yani.

Özellikle satın aldığımız tek şey, Necmiye’nin görüp aldığı; içinde 6 kişilik bardak, tabak, çatal, bıçak, kaşık bulunan kare bir piknik seti oldu. Tabi bu seti Necmiye bize uygun hale getirdi. İçindeki sayıları azaltarak, boşalan yerlere küçük baharatlıklar, yağlar vs koyarak hem yerden kazandı hem de daha işlevsel hale getirdi. Şu anda her şeyimizi bir arada tutuyor ve toparlıyor.

Yemek Mevzusu

Bazı kamplarımızı kesinlikle abartıyorduk.

İlk kampım tam bir denemeler bütünüydü; ne kadar yemek tüketebileceğimi kesinlikle kestiremiyordum. Evimde 1 kilo eti oturur kendi başıma yerim, 1 somun ekmek bana mısın demez sonrasında da gün içinde devamlı buzdolabından bi’ şeyler aşırırım. İlk kampımda bu nedenle ne kadar yiyebileceğimi kestiremediğimden; makarnalar, sucuklar, kiloyla domatesler, biberler, etler vs götürdüm ve kamptan geri döndüğümde, kamptan artanlarla 1 hafta daha evde yemek yaptım.

Gerçi bu sorun hemen çözüldü; ikinci kamptan itibaren ne eksik ne fazla tam olarak hazırlayabiliyoruz yiyecek mevzusunu. Son 3 günlük kapımız için Necmiye; 3 adet domates, 5 adet biber, 1 adet patates, 500gr et, 4 yumurta, 1 paket patates püresi, 1-2 yemek kaşığı tarhana çorbası ve yine yer kaplamayacak ölçüde ve adetle zeytin-peynir vs hazırladı ve etin 125gr’ını geri getirmek zorunda kaldık.

Kamplarımda kendi sınırlarımı zorlamak adına bir survive etkisine girmiyorum. Minimum gıda ile kendi direncini zorlamak vs değil benim derdim. İnsandan uzak, doğanın içinde geçici bir yaşam alanı kurarak ruhumun biraz rahatlaması. Bu nedenle de yiyecek konusunda biraz keyifçi olabilirim. İşte keyif dediğim de bu kadar zaten. Evde yaptığım sabah kahvaltısına benzer (hatta daha bile iyisi) bir kahvaltı, öğle ve akşam yemeklerinde iki çeşit yemek; makarna+çorba, türlü et+patates püresi+çorba gibi… Bu yemekler için de çok az malzeme ve efor harcıyorsunuz ve kamp aktivitesi de oldukça konforlu hale geliyor.

Kamp Sandalyesi ve Masası

“Doğa kampında da ne sandalyesi ne masası?” demeyin. Ben hayatta kalmaya çalışmak için kampa gitmiyorum! Bu nedenle rahatım önemli. 3 gün, 5 gün sırtımı yaslayamadığım bir taburede ya da yerde oturamam ben. Bunlar için de klasik Migros katlanır sandalyesi ve Tekzen’den aldığım alüminyum masadan kullanıyordum. Sandalye ve masanın paketlenmiş boyutları aynı. Ancak masa, sandalyeden daha hafifti. Tabi sandalyeler ve masa çantalara sığmadığı için bunları da motosikletin üstüne bağlıyordum.

Daha Sonra Neler Değişti

İlk birkaç kamp sonrasında zaten algıda seçilcilik ile beraber makaleler okumaya başlıyorsunuz, bunların bazıları sizin kamp isteklerinize ya da alışkanlıklarınıza uyuyor, kimisi uymuyor. Ekipmanları tanıyorsunuz, bu ekipmanların bazıları sizi çekiyor, bazıları gereksiz geliyor… Muhtemelen ikinci ya da üçüncü kampımızdan itibaren nelere ihtiyacımız olduğu, bizi zorlayan hangi ekipmanları nasıl değiştirmemiz gerektiğini artık biliyorduk.

Ancak dediğim gibi uzun yıllar bunları hiç değiştirmedik. Bu nedenlerle çok zorlandığımız, çok hırpalandığımız kamplarımız da oldu ancak bu durumların hepsi için çözümler üretebildik. Ya da bu süreç, çözüm üretme yeteneklerimizi geliştirdi. Çift taraflı işleyen bir süreç oldu bu. Elbette bir ocak seti, bir uyku tulumu değişikliği vs gibi konuları baştan biliyorduk ama bu mücadele kısmı da bizi oldukça mutlu ediyordu.

“Tek Başına Kamp ve Korkularımız” başlıklı yazımda bir soru sormuştum “Sen söylediğin kişi misin? Her şey yolunda değilse ne yaparsın?” Kamplarımızda hemen hemen hiç bi’ şey yolunda gitmiyordu ancak hepsi için de bir çözüm üretebiliyorduk. Bu sayede; kendi yeteneklerimize güvenerek daha az eşya ile daha hafif bir şekilde de yol almaya başladık. “O olmasa da olur, sinek dağında yaptığımız gibi yaparız”, “Boş ver yük etmeyelim onu, Çığlıkkara ormanında da yoktu; yine aynı şekilde yaparız” gibi cümleler arttıkça insan mutlu da oluyor.

2020 yılında motosikletimi değiştirmemle beraber kamp ekipmanlarını da yenileme kararı aldım. Biraz önce bahsettiğim mücadelelerden bıkmak söz konusu değildi bu kararı almamdaki sebep. Biraz daha hafiflemek, biraz daha kompakt olmak ve bu sayede hareket alanımı arttırmak istiyordum. Bir diğer sebep de motorun üzerine bi’ şeyler bağlayarak ağırlık merkezini yukarı çekmek arazide çok da mantıklı bir hareket değildi.

Bir diğer sebebi de güvenlikle alakalı. Güvenlikten kastım şu; Bu yıl Mayıs ayının sonunda yola çıkarak kuzeye doğru sürmeyi planlıyordum. Kuzey derken, bildiğiniz kuzey, Karadeniz değil… Sürebildiğim kadar Kuzey’e sürmek ve yolda kamp kurarak devam etmek istiyordum. Herhangi bir sorun çıkmazsa da zaten en son kıtanın en Kuzey’i olan Nordkapp son durak olacaktı. Ancak Covid-19 nedeniyle hayaller suya düştü.

Güvenlik de burada devreye giriyor. Yaklaşık 24bin km boyunca motosiklet kullanacaktım ve sadece doğa kampı yaparak ilerlemeyi planlıyordum, ancak yolculuk boyunca bazı ülkelerde, bazı şehirlerde duracağım, motordan uzaklaşarak gezeceğim vs. Böyle bir pozisyonda motosikletin üzerine bağlanmış ekipmanlar güvenlik bakımından sağlıklı bir durum olmayacaktı. Tüm ekipmanlarımın çantaların içine sığmasını istedim. Bunun da tek yolu ultralight ekipmanlara geçmekti. Gelelim yeni kamp ekipmanlarına

Ultralight Kamp Ekipmanlarım

Çadır

Bu yazıyı hazırladığım süreç içerisinde çadırım henüz elime ulaşmadı. Bu nedenle nesnel bir değerlendirme yapamayacağım. Ancak neden bu çadırı tercih ettiğimi ve ne beklediğimi anlatabilirim.

Aslında almaya niyetlediğim çadır, MSR’ın Freelite 3 V2 modeli ya da yine MSR’ın Elixir 3 modeliydi. Ancak her iki çadır da ortalama 5bin lira civarına denk geliyordu. Yeni motosiklet, motosikletin kendi ekipmanları (koruma demiri, çanta setupları vs) ve alınması gereken diğer ekipmanları göz önüne alınca bütçemi oldukça zorlayacaktı.

Daha sonra outdoorhaber.com sitesini keşfettim ve adını sık sık duyduğum Naturehike markası ile ilgili yazdığı enfes bir makalesini okudum. (Eğer bu yazıyı da okuyorsa kendisine teşekkürlerimi gönderiyorum buradan.) Kısacası Naturehike firması, bünyesinde herhangi bir AR-GE departmanı barındırmıyor, böyle dertleri yok. Kalitesi ve teknolojisi onaylanmış/kabul görmüş ya da popüler kamp ürünlerini bire bir kopyalayıp üretiyor. Böylece ¼ fiyatına ulaşılabilir bir ürün alıyorsunuz. Outdoorhaber.com’un bu yazısından sonra istediğim özelliklere uygun bir NatureHike çadırı bakmaya başladım. NatureHike’ın CloudUp 3 modelinin 2020 güncelleştirilmiş versiyonu tam olarak aradığım türden bir üründü. Tüm riskleri de göze alarak siparişini verdim.

Bu çadırı tercih etmemin sebeplerini şöyle sıralayabilirim. Öncelikli olarak zaten çift tenteli bir çadır istiyordum. Aynı zamanda iç tentenin de üst tarafının tül olması kamp beklentilerim için beni heveslendiren bir durumdu. Genellikle yüksek irtifalarda orman kampı yaptığım için yaz aylarında üst tenteyi kurmadan iç tentedeki tül ile yıldızlar altında güzel bir uyku şansı tanıyor bana.

Diğer konu poller mevzusu. Çadır kurarken polleri bir tünelin içerisinden geçirerek kurulan sistemleri sevmiyorum. Gereksiz bir uğraş, gereksiz bir yorgunluk yaratıyor. Poller o tünel içinde birbirinden ayrılır, tüneli yırtar vs… Polleri bir birine geçirip ana iskeleti kurduktan sonra klipslerle iç tentenin montajlandığı sistemleri çok daha pratik buluyorum. Bu nedenle de çadırda aradığım bir başka özelliği de karşılamış oldum.

Ağırlık ve ebat konusu yine kritik olan özellikler arasındaydı. Motosikletimde kullandığım Givi çantalarımın boyu 49cm. Dolayısıyla alacağım çadırın paketlenmiş boyutu 48cm’i geçmemeliydi. Bu nedenle çadır içerisinde oturma pozisyonunun daha rahat olduğu bazı NatureHike modellerini 2-3cm’lik farklarla elemek zorunda kaldım. Ebat konusuna çok takılmasam da 3 kişilik bir modeli en fazla iki kişi ile yaptığım kamplar için tercih ettim. Balık istifi bir uyku yerine, bazı eşyaları da içeri alabileceğim şekilde biraz daha rahat bir gece geçirmeyi hedefledim. Zaten 1.3 kg’lık bir ağırlıkla fiyat/performansta oldukça başarılı bir performans sergileyecek diye düşünüyorum. Ayrıca bir taban altlığı da almama gerek kalmadı, yanında ücretsiz olarak gönderiliyor.

Uyku Tulumu

Nice babayiğitlerin er meydanında birbirlerine hunharca saldırdığı ekipmana geldik; uyku tulumu mevzusu. Kaz Tüyü mü Sentetik mi? Confort sıcaklığı mı Extreme sıcaklığı mı? Nice kavgalar, nice etik tartışmalar duydu bu kulaklar, nice makaleler okudu bu gözler, bir bilseniz. Hiç birisine kulak asmadan Deneme Tahtası kanalının sahibi çok sevdiğim bir adam olan Erkin Yeşil’i dinledim o kadar! “Hazır denenmişi var” işte diyerek aradım Alpinist’i ve verdim siparişi.

Kaz tüyü, -5 confort, -15 extreme sıcaklığı olan Alpinist Alfa 1200 modelini satın aldım. Henüz kullanma fırsatı bulamadım. Bu uyku tulumu ile kampa gittim ama ben kullanamadım. Yüksek bir kamp alanında Necmiye daha çok üşüdüğü için ona verdim; 2 gece o kullandı. Boydan dolayı bazı sorunlar yaşasa da rahat bir gece geçirdiğini tahmin ediyorum. İlk değerlendirmeyi de Necmiye’ye bırakabilirim o yüzden.

Mat

Kamp etkinliğinizin konforlu olmasını istiyorsanız eğer, mat konusuna önem gösterin. Genelde herkes çadırdan medet umar ancak öncellikli olarak mat ve uyku tulumunu dert edin. Çadır ne sizi yerdeki soğuktan korur ne konforlu bir yatak sunar ne de sizi ortam sıcaklığından korur. Bunları sağlayan iki ekipman mat ve uyku tulumudur.

Mat seçimi konusunda da Alpinist’e güvendim ve 2 mat siparişi verdim. Bunlardan birisi Thermarest’in Prolite Plus kendi şişebilir modeli oldu. Hatta dayanamayıp dağ gün batımı desenli olan baskılı modelini aldım. Diğeri de yine Thermarest’in Ridgerest Classic kapalı hücre köpük matı oldu. Her ikisinin de incelemesi sitede mevcut.

Prolite Plus’ı tercih etmemdeki neden, ultralight sınıfında fiyat performans olarak bana en uygun gelen modeli olduğu içindi. Kendi kendine şişebilir olması, sertliğini istediğiniz gibi ayarlayabilmeniz, 750gr’lık ağırlık, 25x10cm’lık paketlenmiş boyut ve 3,4 R değeri benim kamp alışkanlığım için gayet uygundu. R-Değeri ne anlama gelir, bununla ilgili yazımı buradan okuyabilirsiniz.

Ridgerest Classic kapalı hücre matını ise, her türlü ortamda kullanabileceğim için aldım. Yansa, yırtılsa, delinse kullanmaya devam edebilirsiniz. Kapalı hücre sistemi ve girintili çıkıntılı Z yapısı sayesinde toplam yüzey alanının sadece % 50’sinin yerle temas ediyor olması da iyi bir yalıtım sağlıyor. Tabi bu ürün motosiklet çantalarıma sığmıyor ne yazık ki! Sanırım sadece bu matı çanta üzerine bağlamam gerekecek.

Her iki matı birlikte kullanıyorum kamplarda. Alta klasik kapalı hücre mat, üzerine de Prolite Plus’ı seriyorum. Hem R-Değerini 5’lere kadar çıkartmış oluyorum, hem Prolite Plus’ı delinmelere karşı korumuş oluyorum (şu andaki çadırımda ekstra bir footprint yok) hem de mucizevi bir rahatlık yakalıyorum. Uyku matı satın alacaksanız eğer bu kombinasyonu şiddetle tavsiye ederim.

Aslında bir set daha alacaktık Necmiye için ama NatureHike’dan çadır siparişi vermişken bir de şişirilebilir mat siparişi verdik. Henüz elime ulaşmadı bu mat da. Gelince deneyimleri ayrıca aktarırım artık.

Thermarest Prolite Plus Ürün İncelemesi

Thermarest Ridgerest Classic Ürün İncelemesi ve Uyku Matı Seçimi

Ocak Seti

MSR WhisperLite International V2

Evet kampı kamp yapan bi’ şey varsa o da kamp ateşi. Dinlendirir, aydınlatır, ısıtır, korur, üzerinde yemeğinizi yapar, suyunuzu ısıtırsınız; olmadı çay yaparsınız. Şimdiye kadar ki tüm kamplarımda kamp ateşinin tüm nimetlerinden yararlandım ve yemeklerimi de hep kamp ateşinin üzerinde yaptım. Ancak sıcak yaz aylarında sadece yemek yapmak için ya da sadece kahve suyu kaynatmak için ateş yakmaya da gerek yoktu açıkçası. Bu nedenle de bir kamp ocak sistemi edinmeye karar verdim.

Seçimi ise yine çok fonksiyonlu olacak şekilde yaptım. Motosikletle yolculuk yapıyor olmamın da etkisiyle benzinli ocak tercih ettim. Hem yedek benzin olarak kullanabiliyorum (fazladan 25-30km kazandırmış oluyor bana) hem de tahminimden uzun sürecek bir kampta zaten motosikletimde benzin olduğu için yakıtsız kalmıyorum. Gazlı sistemler sadece yemek ihtiyacınıza yönelik sistemler, ama benim durumumda dediğim gibi her iki yönlü de kullanabiliyorum.

Tüp kartuşları için de “bitti mi, biter mi, dolu mu, boş mu?” dertlerim olmuyor. Bu nedenle de yine Alpinist’ten MSR’ın Whisperlite ürününü aldım. Bu ocak sistemi ile ilgili ayrıntılı bir inceleme yazısı da sitede mevcut. Artı ve eksilerini detaylı olarak orada yazdım. Bu da MSR Whisperlite international v2 Benzin Ocağı inceleme linki.

Yemek Seti

Edindiğim yemek seti yine bir deneme süreci olacak. Bu konuyu uzun uzun araştırdım aslında. Çelik setlerden, aliminyum setlere, teflon kaplamalardan bu malzemeleri kullanan tüm markalara kadar detaylı bir araştırma yaptım. İstediğim bazı marka ve modelleri Türkiye’de bulamadım, önerilen bazı markaların çok hantal olduğunu ya da setin içeriklerin benim alışkanlıklarımla uzaktan yakından alakasının olmadığını farkettim.

En son Nurgaz’ın mini tencere tava seti olarak geçen 215gr’lık ikili setini aldım. Seti ilk elime aldığımda kendi kendime güldüm; “bu ne lan yeğenimin evcilik oynarken kullandığı oyuncaklar kadar bu” dedim. Sonra kamplarda yediğim yemeği düşündüğümde gayet de yeterli olduğunu farkettim. İki ürünün paket boyutu 110x150mm boyutlarında ve 215 gr ağırlığında. Bu haliyle paketlediğimde içine herhangi acil durumda 4 gün yetecek yemeklik eşya da koyarak içindeki boş hacmi de kullanmış oluyorum. (Tabi ki öyle bir acil durum içine gireceğimden değil, sadece örnek olması açısından bunu yazdım. Yoksa kahramanlık hikayelerinin peşinde değilim)

Son gittiğim 3 günlük kampta bu minnakları kullanma fırsatımız oldu. İkisini de kullanarak bu üç günde iki kişinin bir öğünde rahatlıkla karnını doyuracak yemekleri rahatlıkla yaptık. Tarhana çorbası, Etli türlü, patates püresi, makarna, patates kızartması, neydi onun adı? -sunny side up… Gayet de yeterli bir hacme sahip.

Peki bu set neden benim deneme sürecim olacak? Ne kadar teflon kaplama denilse de kaliteli bir kaplama yok içerisinde. İçine attığınız her şey direk yapışmıyor ancak bir teflon tencere/tava olarak da kullanamıyorsunuz. Bu nedenle GSI’ın modellerini denemek istiyorum. Ama yine de dediğim gibi uzun bir zaman bu ürünü gönül rahatlığı ile kullanmaya devam ederim.

Yemek seti alımı sırasında bir de kettle aldım. Bizde adı çaydanlık olarak geçiyor. Yine klasik Nurgaz’ın ürününü tercih ettim. Hem uygun fiyatlı hem de bir kettle’dan ne bekleyebilirim ki? Hafif, yeterinden fazla su alabiliyor, kısa ibriği sayesinde yer kaplamıyor, taşıma esnasında yine boş iç hacmini kullanabiliyorum.

Yemek Mevzusu

Tüm bu yemek sistemleri ile beraber yemek yeme alışkanlıklarımda bir değişiklik olmadı aslında. Sadece şu değişmiş olabilir; eski ve yeni yemek sistemleri hemen hemen aynı hacme sahip olsa da (tüm setten bahsediyorum; eskisinde ocak yoktu, şimdi kamp ocağı sistemi var ama karşılığında daha küçük pişirme setleri kullanıyorum) daha fazla tencere tavaya sahibim. Bu nedenle daha fazla alternatif oldu.

Örneğin daha önceki kamplarda çorba pişirmeyi tercih etmiyorduk. Çorba için tencereyi kullanırsak hemen arkasına su ısıtacak bir ekipmanımız kalmıyordu ya da bunun için de ekstra bir performansla yeni çözümler üretiyorduk gibi. Şimdi çorbanın yanına patates püresi ve et hazırlarken diğer taraftan ateşin üzerinde su kaynamaya devam edebiliyor ya da yemek yerken kamp ocağının üzerinde çay demlenmeye devam edebiliyor. Bunun için yemeğin bitmesini bekleyip bulaşık yıkamaya gerek kalmıyor. Çayla kapanışı yaparak toplu halde temizliklerini yapabiliyoruz.

Kamp Sandalyesi ve Masası

portatif kamp saldalyesi inceleme

Yeni bir kamp masası almadım. Zaten yeni motosikletim için 3’lü çanta seti almıştım. Bunlardan bir tanesi yan sehpaha olarak diğerini de masa olarak kullanabiliyorum. Yeni sandalyelerin yüksekliği ile de tam olarak örtüşüyorlar.

Sandalye mevzusuna gelince. Aslında bu sandalye modelini yıllar önce Kinga Tanajewska, nam-ı diğer On Her Bike’ın gezilerinde görmüştüm. Ancak rahatlığından ve sağlamlığından çok emin olamadım hiçbir zaman. Kolçakları yok, yere yakın, daha dar gibi duran bu sandalyelerin yanlardan sıkacağını, alçak oluşundan bacaklarımı ağrıtacağını, kolumu koyacak yer aratacağını düşündüm hep. Daha sonra bir av bayisinde görüp denediğimde, kullandığım standart katlanır sandalyelerden daha rahat olduğunu gördüm.

Hafif geri kaykılarak oturması, yanlardan sıkmaması, ağırlık ve paketlenmiş boyut olarak yine çantalarıma sığabilmesi tercih sebebim oldu ve direk iki tane aldım. Benim kullandığım 1.1 kg’lik Campout marka kamp sandalyesinin çok daha hafif versiyonları başka markalarda var. Ancak bunlar için 450-500 lira gibi rakamları gözden çıkartmanız gerekli. 150TL’lik fiyatıyla “gittiği yere kadar” diyebileceğim bu markayı tercih ettim. Uzun dönemde ne olur bilemem. Bu sandalye ile de ayrıntılı bir inceleme yazısı yine sitede mevcut. Bu da linki

Tabi bazı kamplara; özellikle koylarda denizin içine sandalye masa koyabileceğim yerlere eski seti götürmek istiyorum, muhtemelen de götürürüm. Benim gibi adamlara keyif neyi diyorlardı?

Karşılaştırma

Aslına bakarsanız matematik olarak aşağıdaki tablo bir anlam ifade etmeyecek. Şöyle ki; örneğin kamp ekipmanlarımı ortalama 10 kg azaltmışım ancak bunun karşılığında 8bin lira para harcamışım. Yani hafiflettiğim her kg başına 800TL ödemişim. İki motosikletim arasında yaklaşık 75 beygir güç var ve beygir başına taşıttığım yükü 16kg’dan 4,5kg’a düşürmüşüm ama karşılığında da yaklaşık 90bin lira ödemişim. Dediğim gibi çok fazla şey söylemiyor bu tablo ama yazının en sonunda ne kazandırdığını ve ne kaybettirdiğini ayrıca anlatacağım. Tabi bu tabloda yeni mont pantalon ve bot da yok… Tek kişi için 8200tl de yeni motosiklet kıyafetlerine ekleyebiliriz. Ancak eski ekipmanları da kullansaydım zaten bunları alacak olduğum için bu tabloya eklemedim.

Eski Ekipmanlar Yenilenen Ekipmanlar
Marka / Model Ağırlık / kg Fiyat Marka / Model Ağırlık / kg Fiyat
Araç ve Ekipmanları
Motosiklet Mondial RX3i-EVO 203,00 kg ₺12.000 Honda Africa Twin 248,00 ₺90.000
Koruma Demiri Givi Alt Üst Koruma Demiri 9,00 ₺1.800
Yan Çantalar Givi Outback Tracker 38lx2 12,00 ₺5.500
Topcase Givi Outback Tracker 42l 2,50 ₺3.000
Çanta Taşıma Sistemi Givi 3,00 ₺2.800
Kamp Ekipmanları
Çadır Proforce 7,00 kg ₺250 NatureHike Cloud Up 3 1,30 kg ₺1.200
Uyku Tulumu x 2 Proforce 3,50 kg ₺200 Alpinist Alfa 1200 2,40 kg ₺3.400
Köpük Mat X 2 Evolite 0,60 kg ₺70 Thermarest Ridgerest 0,80 kg ₺630
Şişme Mat Thermarest Prolite Plus 0.45 kg ₺1.100
Naturehike Thicken 0.73 kg ₺350
Ocak Seti MSR Whisperlite+Bottle 0,35 kg ₺1.500
Yemek Seti Aliminyum TencereTava 1,00 kg Nurgaz Mini Set 0.21 kg ₺90
Kettle Nurgaz 0.21 kg ₺90
Masa Tekzen No Name 2,10 kg ₺150
Sandalye x 2 Migros No Name 5,60 ₺100 Campout 2,20 kg ₺300
Diğer Ağırlıklar
Yiyecek, içecek, Yedek Kıyafetler vs 10,00 kg 10,00 kg
Sürücü, Yolcu Tam Ekipmanla 161,00 kg 161,00 kg
Genel Toplam 393,80 kg ₺12.770 452,55 kg ₺111.760
Kamp Ekipmanları 19,80 kg ₺770 7,05 kg ₺8.660

Sonuç

Eğer, motosiklet de dahil ekipmanlarımı yenilemeseydim ne olurdu? Çok da bi’ şey olmazdı! Ben yine de bu kamplara gider, yeni yerleri keşfederdim. Bundan da asla gocunmazdım. Motosikletin güç eksikliğinden dolayı daha fazla yorulur ve kamplarda fiziksel olarak daha bitkin olurdum ama yine de lanet etmezdim. Eskiden zamanım boldu ve yavaş da olsa gidebileceğim yerlere gidebiliyordum. Süre hesaplamasına ihtiyacım yoktu. Ancak şu anda kısıtlı zamanlarımı verimli bir şekilde değerlendirmem gerekiyor ve hızlı hareket etmem gerekiyor. Bu nedenle ihtiyacım olan hareket kabiliyetini eski ekipmanlarım ve motorum sağlayamayacaktı.

Yine eski kamp ekipmanlarının hava şartları açısından yetersiz kalacağı yerleri listeden elemek zorunda kalmayacağım artık. Dert etmem gereken şartlar sayısında da büyük bir azalma oldu. Tabi bir de motosikletlerin fiziksel yapılarından kaynaklanan yükleme farklılıkları ve bunun getirdiği performans durumları var; hem sürücü olarak benim açımdan, hem de motosikletlerin performansları bakımından. Eski motosikletimde dediğim gibi hemen hemen her yükü topcase’in üzerine bağlamak zorunda kalıyordum.

Bir de kamp ekipmanları büyük olunca kule gibi yükselen bir arka çanta oluyor. Gemi direği gibi sallana sallana gidiyordum. Bu durum motosikletin ağırlık merkezini yukarı çektiği için de en ufak bir denge kaybında çok zor pozisyonlara sokuyordu beni. Tam yüklü ilerlerken hiç düşmedim ama debriyaj balatalarım çok muzdarip oldu bu konudan. Ya ben düşecektim ya da debriyaj balatalarım bu sorumluluğu alıp sürekli kendisini feda edecekti.

Yeni Africa Twinimde ise 38litrelik iki adet yan çantalarım zaten çoğu yükümü alıyor. Aşağıda olan ağırlık merkezini de iyice aşağı çektiği için daha stabil ve güvenli bir sürüş sağlıyorum.

Bir diğer konu da yukarıda bahsettiğim gibi güvenlik mevzusu. Tüm eşyalarımı çantalarımın içine koyabildiğim için, motosikletten uzaklaştığımda gözüm arkada kalmıyor. Elbette bu çantaların da kilit sistemleri ahım şahım değil ancak üst üste bir strap ile bağlanmış açıktaki yükleme sistemine göre çok daha güvenli ve caydırıcı.

BONUS – Eski ve Yeni Motosikletimin Yüklendikten Sonra Fotoğrafları

Mondial RX3i-Evo ile kampa gidişler. Conconlar! Biz alt katta 12 numarada oturan nakliyatçılarız. Anadolu denen garip yerden geldik, tenimiz toprak kokar, öfkemiz acı olur… 🙂

Bu da Honda Africa Twin Crf1000l ile kampa gidişler.

Yazar Hakkında

İlgili Yazılar

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.